DİĞER
8 Mart yaklaşırken gerek feminist eleştiriyi gerek queer araştırmalarını gerekse kadın çalışmalarını yeniden düşününce, yani çalışmalara, eserlere yeniden göz atınca yeniden ve birlikte ‘kadın olma ve yazma deneyimleri’ni paylaşalım istedim. Elbette öncelikle bu alanda ve kadın tarihi çalışmalarında bizlere katkısı olan herkese şükranlarımı sunarak. Birlikte seslerimizi, sözlerimizi, renklerimizi, yazılarımızı çoğaltan herkese!
"Derken kitabımın bazı bölümleri ortaya çıktı, okundu, paylaşıldı. İşte derin karanlıklardan gün yüzüne çıkmış arkaik bir parça gibi memnundu görülmekten. Bu arada 'erkek gibi yazan kadın yazar' sıfatını da alarak payelerime bir yenisini ekledim. Bu iyi bir şey miydi? Gurur mu duyuyordum?"
"Belli ki kadınlar birbirlerinden cesaret alabildikçe, birbirlerine el uzatabildikçe, daha kolay, daha güzel, daha cesur yazıyorlar. Yazdıkça öğreniyorlar, güçleniyorlar, çiçekleniyorlar."
"Yaşayan/yazan bir bedenin başka dünyalarla, burada ve şimdide olmakla, karşılaşmalarla insana sunduğu olanaklar sınırsız. O nedenle yazı eşsiz, biricikliğimizi yansıtabildiğimiz bir deneyim yeri."
"Annemin yazarlıkla ilgisi yoktu ama, bağımsızlık ve eşitlik özlemi çok güçlüydü. Diyebilirim ki bunun koşullarına ulaşamamış olmak onda en derin sızıydı."
“Beden, dünyayla iletişim kurduğumuz sınır; ev, bizi dünyadan ayıran sınır. Bedenlerimizle yargılanıp evlerimizde öldürülmemiz de bundan sanıyorum.”
"Queer feminist bir arzuyla yaşamını sürdürmeye çalışan bir araştırmacı olarak okuduğum, yazdığım, anlattığım, öğrendiğim ve öğrettiğim her alanda da beni diri tutan bu arzuyla konumlanmaya çalışıyorum. Konumum sabit değil, keskin sınırın nerede/nereye çekildiğine göre yer değiştiriyor. Zamanla konumumun barındırdığı anlam evrenleri de değişiyor. Bükülüyorum."
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık